
Saklı Ömür
Çalılara saklanıyor vatandan kaçan üç adam
Ağaçlar örtüyor tüm yalanlarını, gür bir şarkı bu çalan
Göğün, gözü görmediği bir kış gecesi, ıslak toprakla sevişiyor ayaklar
Kandırma dağın eteklerini, ince bir yol burası
Hayallerini tutan genç altında kalacak eriyen çağın, alıp götürecek şakıyanları
Beklediğine değsin istiyor aşıklar, yollar kapanıyor, giden gelmiyor sevda kuşuna
Üç saat gurbette üç yıl, çıkıp gelemeyen kanatsız kartal, yuva oluyor kadının ayak ucuna
Yaşam sedir tepesinde kurulmuş salıncak, ninniyle büyüyor aşıklar da
Atılsın çöpler, birikmesin elaya çalan gözlerinde
Kırma tırnaklarını, atlı karıncadan yüksek görünmüyor bu coşkular
Gerçekleri yazamazsan yazarlar alınterini taşlara,
Taşlar yüreğine atılmazsa konar geçer aşklar göçebe insana
Anlamaz olurlar yağmurun kararını, kaçıp gitmek nefes aldırmaz bu havalarda
Dökülen saç tellerine kuruluyor denizler, denizler de dalgın, silip atıyor bakışlarını
Umuda söylenen ninniler iki oda bir salon evlerde karnımızı doyurdu
Yüreğim bilmek istiyor, kendine sığınan üç adamı.
Akıp geçecek gözünün kalemi, ağladıkça açılıyor göğün rengi
Nedir seni bu yola yolcu eden, yandan yırtılmış lastik ayakkabı
Yabancısın sen bu vatana, gelir geçersin olamazsın soğuk illerin sultanı
Yabancısın kalma söğütlerin soluğunda
Kaçarak varılmaz gerçeğin ortasına, çevir yüzünü de bak alacakaranlığa.
Ölenler yaşayanları eziyor tabutlarıyla.
